.webp)
WeSmellGas(GazKokusuAlıyoruz), f.Lotta’nınAkdeniz‘deki sembolik deniz işgal eylemine gururla katılıyor. Bu eylemaracılığıyla, iklim ve enerji adaleti mücadelesini şiddetten ve sömürüdenarınmış bir deniz için, sağlık, ekoloji, serbest dolaşım ve halkların kendikaderini tayin hakkı için verilen mücadeleye taşıyoruz.
Akdeniz’de çevre yıkımı ve sınır şiddeti aynı madalyonun iki yüzüdür.Avrupa emperyalizmi kaynakların egemen merkeze akışını sağlarken, halklartopraklarından, su ve enerji kaynaklarından mahrum bırakılıyor, özgürce hareketetmeleri engelleniyor. Boru hatlarını, gemileri ve bankaları koruyan silahlarve duvarlar, onurlu ve yaşanabilir bir gelecek arayışındaki insanlarıöldürüyor. Bu nedenle, hareket özgürlüğü ile enerji adaleti birbirine sıkısıkıya bağlıdır.
Hayat kaynağı olan Akdeniz, sistematik olarak bir kurban bölgesinedönüştürülmüş durumda. İçinde yaşadığımız kapitalist sistem, kâr akışınısürdürmek için yerlerin, halkların ve doğanın acımasızca feda edilmesini şartkoşuyor.
Enerji kaynakları serbestçe dolaşırken, geride yıkılmış topraklar,kirlenmiş ekosistemler, güvencesiz yaşam ve geçim kaynakları, çalınmış evler vehayaller kalıyor. Hareket etmeye çalışan insanlar ise ölümcül sınırlarla karşıkarşıya bırakılıyor.
Enerji endüstrisi milyonlarca insanın yaşamını mahvediyor; sadece gücüolan bir azınlığı zenginleştiriyor. Bu yıkımın sonuçları sınır politikalarıylakontrol altında tutulmaya çalışılıyor. Acı, gözlerden uzaklaştırılıyor. Enerjitekelleri yalnızca ulusal sınırlara yaslanmakla kalmıyor; işgal ettikleritopraklarda yeni duvarlar, teller, “koruma alanları” ve çıkar bölgelerioluşturarak şiddeti görünmez kılmaya, „yeşil badana“ yapmaya çalışıyorlar.
Aynı zamanda, AvrupaBirliği’nin sınır rejimi, sömürgecilik tarafından çizilmiş sınırları korumakiçin silah, gözetim teknolojileri ve polis gücünü kullanan kendi başına karlı bir endüstridir. Bu rejim, Avrupa’da milliyetçiliğikörüklerken; Afrika, Asya ve diğer bölgelerdeki halkların istikrarsızlığını vebağımlılığını derinleştiriyor.
Dünyaçapında enerji şirketleri savaşları körüklüyor, insanları zorla yerinden ediyor.Filistin’in çalınan yeraltı gazı, Siyonist rejimin jetlerine yakıt olarakkullanılıyor. Darfur/Sudan’daki soykırımdan kâr elde ediliyor, boru hatlarısavaş ve açlıkla harap olmuş topraklardan geçiyor. Namibya’da kutsal çöller veatalara ait topraklar fosil yakıt uğruna delik deşik ediliyor. Kongo Havzası,Mozambik ve Nijer gibi yerlerde doğa kirletiliyor, zengin topraklar, nehirler,yaşam alanları yaşanmaz hale getiriliyor.
Bunlarıyaparken şirketler, kendilerini “daha yeşil” ve “daha güvenli” bir dünya içinçalışıyor gibi göstermeye çalışıyorlar. Ama bu güvenlik kim için? Büyüksermaye, Avrupalı politikacılar ve onların elitleri için – Küresel Çoğunlukiçin değil.
Avrupaiçinde bile, kıtanın dışlanan bölgeleri – özellikle Güney ve Doğu Avrupa – ileırkçılığa maruz bırakılmış topluluklar, azınlık olan elitlerin kârı için fedaediliyor. Milyonlarca insan artan enerji faturaları ve yaşam maliyetleriyle başetmeye çalışırken, fosil yakıt şirketleri rekor kârlar elde ediyor. Avrupahükümetleri, bakım hizmetleri, sağlık sistemleri ve daha adil bir ekonomiyerine fosil yakıt endüstrisine, silahlanmaya ve sınırlara milyarlarca Euroharcıyor; milliyetçiliği körüklemek için “yabancıları” günah keçisi ilanediyor.
Bu arada,kolektif direnme, hareket etme ve özgürce dolaşma hakkımız tehdit altında.Irksal ve sınıfsal farklar olsa da; göçmenlerin, yoksulların, topraksavunucularının ve toplumsal hareketlerin karşılaştığı baskılar gittikçebenzeşiyor. “Terörle mücadele” bahanesiyle uygulanan baskıcı yöntemler,insanların direnişini, siyasi bilincini ve eylemini bastırmayı amaçlıyor.
Ancaknerede bir sömürü boru hattı varsa, nerede sınır şiddeti varsa, orada direnişde vardır. Şirketler, bankalar ve hükümetler adaletsiz ve sürdürülemezsistemlerini korumaya çalışırken, dünyanın dört bir yanında toplumsalhareketler adil ve gerçek çözümler için mücadele ediyor.
İnsanlaryaşadıkları sorunların emperyalizm ve kapitalizmle doğrudan bağlantılı olduğunugiderek daha açık bir şekilde görüyor. Bugün artık çok daha net: Hiçbirimiz –nefes almak, yaşamak ve hareket etmek için – hepimiz özgür olmadan özgürdeğiliz.
Enerji adaletinden göçmen dayanışmasına kadar,insanlar sadece karşı çıkmıyor, aynı zamanda alternatif ilişkiler ve sistemlerde inşa ediyorlar. Bu güzelliği her yerde görüyoruz: İsrail’in soykırımınahizmet eden kargoları yüklemeyi reddeden liman işçilerinde, Gazze ablukasınıkırmak için denize açılan insanlarda, sınırları aşan balıkçılarda ve denizkurtarma ekiplerinde - insanlar Akdeniz’i yaşamı savunmak için bir mücadelealanına dönüştürüyor.
Biz de,zorbalığı ve hiyerarşiyi reddeden, herkes için adalet, özgürlük ve onur talepeden milyonlarca insanarla birlikteyiz. Ölüm üzerine kurulu bu sistemin tekçözümü, onun ortadan kaldırılmasıdır. Kolektif kurtuluşun yeniden hayal edilengeleceğine doğru hep birlikte yelken açmalıyız.
DirenişimizinDamlalarını Birleştirelim, Denize Akan Güçlü Bir Nehir Olalım!
Bu anlamlıf.Lotta eylemine katılırken, hareket özgürlüğü için mücadele eden herkesienerji adaletini de bu mücadelenin parçası yapmaya çağırıyoruz. Küreseleşitsizliğin temeli, sömürüye ve istismara dayanıyorsa; ölümcül sınırlar ve kurbanbölgeleri büyümeye devam edecek. Ama biz de direnişimizi büyütmeye devamedeceğiz.
Lampedusa’danFilistin’e, direnen tüm halklara ve topraklara: Dayanışma en güçlüsilahımızdır!
++++++++++++++++++++
WeSmellGas (GazKokusuAlıyoruz), Kuzey Avrupa’dabulunan, tüm canlılar için özgür bir gelecek için mücadele etmek amacıylahareket eden, anti-emperyalist, enternasyonalist ve abolisyonist (cezaevleridahil tüm baskıcı sistem ve yapıların kökten ortadan kaldırılması içinmücadele eden) bir çerçeve içinde enerjiyi anlamaya ve gündemleştirmeye yönelikçalışan ve organizatörler, araştırmacılar ve film yapımcılarından oluşan birkolektiftir.
Web sitemizi ve kaynak kütüphanemizi ziyaret etmenizi isteriz. Ayrıca collective@wesmellgas.org adresinden bize ulaşabilirsiniz.
WeSmellGas(GazKokusuAlıyoruz), f.Lotta’nınAkdeniz‘deki sembolik deniz işgal eylemine gururla katılıyor. Bu eylemaracılığıyla, iklim ve enerji adaleti mücadelesini şiddetten ve sömürüdenarınmış bir deniz için, sağlık, ekoloji, serbest dolaşım ve halkların kendikaderini tayin hakkı için verilen mücadeleye taşıyoruz.
Akdeniz’de çevre yıkımı ve sınır şiddeti aynı madalyonun iki yüzüdür.Avrupa emperyalizmi kaynakların egemen merkeze akışını sağlarken, halklartopraklarından, su ve enerji kaynaklarından mahrum bırakılıyor, özgürce hareketetmeleri engelleniyor. Boru hatlarını, gemileri ve bankaları koruyan silahlarve duvarlar, onurlu ve yaşanabilir bir gelecek arayışındaki insanlarıöldürüyor. Bu nedenle, hareket özgürlüğü ile enerji adaleti birbirine sıkısıkıya bağlıdır.
Hayat kaynağı olan Akdeniz, sistematik olarak bir kurban bölgesinedönüştürülmüş durumda. İçinde yaşadığımız kapitalist sistem, kâr akışınısürdürmek için yerlerin, halkların ve doğanın acımasızca feda edilmesini şartkoşuyor.
Enerji kaynakları serbestçe dolaşırken, geride yıkılmış topraklar,kirlenmiş ekosistemler, güvencesiz yaşam ve geçim kaynakları, çalınmış evler vehayaller kalıyor. Hareket etmeye çalışan insanlar ise ölümcül sınırlarla karşıkarşıya bırakılıyor.
Enerji endüstrisi milyonlarca insanın yaşamını mahvediyor; sadece gücüolan bir azınlığı zenginleştiriyor. Bu yıkımın sonuçları sınır politikalarıylakontrol altında tutulmaya çalışılıyor. Acı, gözlerden uzaklaştırılıyor. Enerjitekelleri yalnızca ulusal sınırlara yaslanmakla kalmıyor; işgal ettikleritopraklarda yeni duvarlar, teller, “koruma alanları” ve çıkar bölgelerioluşturarak şiddeti görünmez kılmaya, „yeşil badana“ yapmaya çalışıyorlar.
Aynı zamanda, AvrupaBirliği’nin sınır rejimi, sömürgecilik tarafından çizilmiş sınırları korumakiçin silah, gözetim teknolojileri ve polis gücünü kullanan kendi başına karlı bir endüstridir. Bu rejim, Avrupa’da milliyetçiliğikörüklerken; Afrika, Asya ve diğer bölgelerdeki halkların istikrarsızlığını vebağımlılığını derinleştiriyor.
Dünyaçapında enerji şirketleri savaşları körüklüyor, insanları zorla yerinden ediyor.Filistin’in çalınan yeraltı gazı, Siyonist rejimin jetlerine yakıt olarakkullanılıyor. Darfur/Sudan’daki soykırımdan kâr elde ediliyor, boru hatlarısavaş ve açlıkla harap olmuş topraklardan geçiyor. Namibya’da kutsal çöller veatalara ait topraklar fosil yakıt uğruna delik deşik ediliyor. Kongo Havzası,Mozambik ve Nijer gibi yerlerde doğa kirletiliyor, zengin topraklar, nehirler,yaşam alanları yaşanmaz hale getiriliyor.
Bunlarıyaparken şirketler, kendilerini “daha yeşil” ve “daha güvenli” bir dünya içinçalışıyor gibi göstermeye çalışıyorlar. Ama bu güvenlik kim için? Büyüksermaye, Avrupalı politikacılar ve onların elitleri için – Küresel Çoğunlukiçin değil.
Avrupaiçinde bile, kıtanın dışlanan bölgeleri – özellikle Güney ve Doğu Avrupa – ileırkçılığa maruz bırakılmış topluluklar, azınlık olan elitlerin kârı için fedaediliyor. Milyonlarca insan artan enerji faturaları ve yaşam maliyetleriyle başetmeye çalışırken, fosil yakıt şirketleri rekor kârlar elde ediyor. Avrupahükümetleri, bakım hizmetleri, sağlık sistemleri ve daha adil bir ekonomiyerine fosil yakıt endüstrisine, silahlanmaya ve sınırlara milyarlarca Euroharcıyor; milliyetçiliği körüklemek için “yabancıları” günah keçisi ilanediyor.
Bu arada,kolektif direnme, hareket etme ve özgürce dolaşma hakkımız tehdit altında.Irksal ve sınıfsal farklar olsa da; göçmenlerin, yoksulların, topraksavunucularının ve toplumsal hareketlerin karşılaştığı baskılar gittikçebenzeşiyor. “Terörle mücadele” bahanesiyle uygulanan baskıcı yöntemler,insanların direnişini, siyasi bilincini ve eylemini bastırmayı amaçlıyor.
Ancaknerede bir sömürü boru hattı varsa, nerede sınır şiddeti varsa, orada direnişde vardır. Şirketler, bankalar ve hükümetler adaletsiz ve sürdürülemezsistemlerini korumaya çalışırken, dünyanın dört bir yanında toplumsalhareketler adil ve gerçek çözümler için mücadele ediyor.
İnsanlaryaşadıkları sorunların emperyalizm ve kapitalizmle doğrudan bağlantılı olduğunugiderek daha açık bir şekilde görüyor. Bugün artık çok daha net: Hiçbirimiz –nefes almak, yaşamak ve hareket etmek için – hepimiz özgür olmadan özgürdeğiliz.
Enerji adaletinden göçmen dayanışmasına kadar,insanlar sadece karşı çıkmıyor, aynı zamanda alternatif ilişkiler ve sistemlerde inşa ediyorlar. Bu güzelliği her yerde görüyoruz: İsrail’in soykırımınahizmet eden kargoları yüklemeyi reddeden liman işçilerinde, Gazze ablukasınıkırmak için denize açılan insanlarda, sınırları aşan balıkçılarda ve denizkurtarma ekiplerinde - insanlar Akdeniz’i yaşamı savunmak için bir mücadelealanına dönüştürüyor.
Biz de,zorbalığı ve hiyerarşiyi reddeden, herkes için adalet, özgürlük ve onur talepeden milyonlarca insanarla birlikteyiz. Ölüm üzerine kurulu bu sistemin tekçözümü, onun ortadan kaldırılmasıdır. Kolektif kurtuluşun yeniden hayal edilengeleceğine doğru hep birlikte yelken açmalıyız.
DirenişimizinDamlalarını Birleştirelim, Denize Akan Güçlü Bir Nehir Olalım!
Bu anlamlıf.Lotta eylemine katılırken, hareket özgürlüğü için mücadele eden herkesienerji adaletini de bu mücadelenin parçası yapmaya çağırıyoruz. Küreseleşitsizliğin temeli, sömürüye ve istismara dayanıyorsa; ölümcül sınırlar ve kurbanbölgeleri büyümeye devam edecek. Ama biz de direnişimizi büyütmeye devamedeceğiz.
Lampedusa’danFilistin’e, direnen tüm halklara ve topraklara: Dayanışma en güçlüsilahımızdır!
++++++++++++++++++++
WeSmellGas (GazKokusuAlıyoruz), Kuzey Avrupa’dabulunan, tüm canlılar için özgür bir gelecek için mücadele etmek amacıylahareket eden, anti-emperyalist, enternasyonalist ve abolisyonist (cezaevleridahil tüm baskıcı sistem ve yapıların kökten ortadan kaldırılması içinmücadele eden) bir çerçeve içinde enerjiyi anlamaya ve gündemleştirmeye yönelikçalışan ve organizatörler, araştırmacılar ve film yapımcılarından oluşan birkolektiftir.
Web sitemizi ve kaynak kütüphanemizi ziyaret etmenizi isteriz. Ayrıca collective@wesmellgas.org adresinden bize ulaşabilirsiniz.
.webp)
.webp)



